Çocukların ihtiyaç ve beklentileri zaman içinde değişebilir ancak değişmeyen en önemli ihtiyaçlarından biri de sağlık hizmetidir. Çocuklar, bazı durumlarda hastalıklarından kaynaklı gelişimsel gerilemeler yaşayabilir ve uzun süreli tedavi görmek zorunda kalabilirler. Hastalık süreci de aile üyelerinde stres ve çocukta davranış bozuklukları gibi olumsuz etkiler bırakabilir.

Çocuklarda kısa süreli sağlık sorunları oluşabileceği gibi süreğen yani kronik hastalıklar da sıkça görülebilmektedir. Diyabet, tiroid gibi süreğen olabilen hastalıklar uzun süreli bakım, gözetim ve denetim gerektirir. Hastalık süreci aile ve çocuk için zorlu bir süreçtir. Etkileri ise hastalığın doğuştan ya da sonradan kazanılması, anne-baba tutumları gibi faktörlere göre değişkenlik gösterebilir. Örneğin, doğuştan hastalığa sahip çocuk beden algısını hastalığıyla beraber oluşturur ve hastalığının onun bir parçası olduğunu kabullenir. Hastalığı sonradan edinen çocuğun kabullenmesi daha zor olabilir çünkü çocuk daha önce kendinde görmediği bir durumla karşı karşıya kalır.

Hastalığın öğrenildiği ilk zamanlarda bir şaşkınlık evresi yaşanabilir ve aile uzun süre mücadele etmesini gerektiren bir durumla karşı karşıya kalır. Bu evrede inkar mekanizması devreye girebilir. Çocuk ve aile hastalığı kabullenmekte zorlanabilir. Bu süreçte hastalık yokmuş gibi davranabilir ve ihmal edebilir. Daha sonra kızgınlık ve içerleme evresiyle aile bu durumun neden onların başına geldiğini sorgulayabilir. İnkar ve reddetme sürecini tedavi için çok önemli olan kabullenme evresi takip eder. Kabullenme evresi tedavinin başlaması için kritik ve önemli bir evredir. Zaman zaman bu evrelerde geriye dönüş ya da takılı kalma gibi durumlar gerçekleşebilir.

Bu evreler, çoğu süreğen hastalığı öğrenen ailelerin geçirdiği bir örüntüdür ancak aile tutumları farklılık gösterebilir. Ailelerin verdiği en çok gözlemlenen tepkiler hüzün ve strestir. Çocuğun hastanede uzun süre tedavi görmesi, çocuğun okula başlaması gibi çocuğun ailenin kontrolünden çıktığı durumlarda aile çocuğa yetişemeyeceği, yeterince bakım vermeyeceği düşüncesiyle stres tepkisi verir. Stres duygusunu daha çok anneler (bakım veren) hissedebilir. Bakım görevini üstlendiği ve çocuğu kendisinin bir uzantısı olarak gördüğü için çocuğa yapılan tedavileri kendine yapılmış olarak benimseyen annenin stres yoğunluğu da diğer aile bireylerine göre daha yüksek olabilir.

Hastalık süresince çocuğu korumak ve tedavi sürecine katkı sağlamak için süreci bir ruh sağlığı uzmanıyla yönetmek oldukça etkili olabilir. Ayrıca bu dönemde annenin stresini doğru şekilde yönetmesi, hastalıktan kaynaklı olarak ailenin çocuğu aşırı koruma dürtüsünü yönetmek, çocuğu normal olmayan durumdaki normal çocuk olarak kabullenmek, sosyal açıdan onu desteklemek, çocuğa hastalığını ve tedavisini açıkça anlatmak, anne ve babanın hastalıkla ilgili detaylı bilgi sahibi olması gibi faktörler hem çocuğun devamlı tedavisine hem de ileride çocukta oluşabilecek davranışsal bozuklukların seyrek gözükmesinde yardımcı olabilirler.

Kaynakça

Er, M. (2006), Çocuk, hastalık, anne-babalar ve kardeşler, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi, 49, 155-168.

Çalışma Saatlerimiz

9:00 – 18:00
Pazartesi - Cumartesi

Bize Ulaşın

Teşvikiye mah, Hüsrev Gerede cad.
No: 92 Sema Apartmanı Kat: 2 Daire: 6 34365
Şişli/İstanbul
Tel: +90 533 024 7806

Sentia Psikoloji © 2024. Tüm Hakları Saklıdır. Web Tasarım